İnsanın hayatı boyunca yaptığı seçimlerdi belki de ilerleyeceği yolu belirleyen. Doğru ya da yanlış… Bunun ne önemi vardı artık? Yanlış tarafa geçtiğini bile bile o yolda ilerlemeye devam ettikten sonra. İçinde uyanmaya başlayan karanlık yolcu muydu onu bu yola iten, yoksa kendini temize çıkarmak adına o yolcuya koşulsuz şartsız sarılması mıydı? Artık ne doğruyu ne de yanlışı ayırabilecek durumdaydı. Tamamen parçalanmış, bölünmüş bir ruhun pençesi altında yaşamaya çalışan yaralı bir ceylandı o. Çünkü annesi hep öyle severdi; Ceylanım derdi, onun yaralı olduğundan habersiz. O yaraları kanatırcasına deştiğini bilmeden… İçinde kötülük tohumunun yeşerdiğini anlamadan… Kaderin sillesi tokat gibi çarptığında, kimseye anlatamadığı, içine attığı en büyük acısı doğrularını da şaşırtmıştı. Artık günahlarının hesabını bile yapamıyordu. Sevaplarını ise hiç düşünmedi, çünkü olup olmadığından bile emin değildi. Emin olduğu tek şey intikam ateşiyle yandığıydı. O artık bir İntikam Yolcusu'ydu.