Akıl hastalıklarının tedavisinin ve psikiyatrinin bilim olarak inşa edilmesi süreci ile intihara eğilimin bir hastalık olarak kurgulanması arasındaki bağlantıları odak noktasına alan bu kitap Michel Foucault’nun eserlerinden ilham alıyor. İntihar dinin, ahlakın ve hukukun konusu olmaktan çıkıp nasıl bilimsel bir sorun haline geldi? İntihara eğilim hangi koşullarda mücadele edilmesi gereken patolojik bir vaka olarak tanımlandı ve bununa ilgili ne tür tarihsel pratikler söz konusudur? Bu sorulara ışık tutmaya çalışan kitap tarihçiler kadar, sosyologların ve bilim felsefecilerinin de ilgisini çekecek kapsamlı bir söylem analizi ortaya koyuyor.