Uygarlığımızın son dört yüzyılda sahnelediği dram sonuna varana kadar oynandı,hatta tüketildi. Aktörlerin aynı sahnedeki sürekli varlığı, aynı rolleri gevelemeleri,herkesin ezberlediği jestleri tekrarlamaları, ancak genel amaçsızlıklarının üzerini örtecek bir kafa karışıklığıyla sonuçlandı.” İnsanın Durumu! Duraksıyoruz, çünkü aklımıza gelmemişti bu soruyu sormak,dahası birinin sorup bir cevap vermesinden de korkuyoruz. Ne de olsa gündelik hayattan, sonsuz siyaset tartışmalarından, işe gidip eve gelmekten, dünyada olup bitenle kendi köşemizde kafayı bozmaktan başka, bir tür olarak geleceğimiz ve serencamımıza dair düşünmek işimize gelmiyor.Küresel ısınmadan sağcılığın yükselişine ve daimi iktisadi krize, küreselleşme hücrelerimizden sokaklara kaderlerimizi ortaklaştırırken, insanlık olarak müşterek varoluşumuz her gün daha da somutlaşıyor. Gelgelelim bu somutluğu konuşacak araçlardan, kelimelerden, bir dilden yoksunuz. Ve miyopsanız, ufuktaki bulanıklığı gerçekliğin müphemiyeti sanabilirsiniz.