İnsancıklar, yaşlı bir memurun fakir ve kimsesiz bir kıza aşkını konu edinen, aynı zamanda bu kızın zamana teslim edilmiş sevdasını da dile getiren bir eserdir. Zenginliğe ve aydın kesime pirim verirken, fakirliğin ve cahil kesimin hayatı anlamada daha maharetli olduğunu ortaya koyan eser, iyi-kötü ayrımının sınırlarına dair bir çerçeve oluşturmayı da ihmal etmemektedir. Her satırında insan ruhsal dünyasını en ince ayrıntılarına kadar işleyen Dostoyevski gölgede kalan hayatlara ışık tutuyor. Fakirliğin ve çaresizliğin insanların hayatlarına nüfuz ederek ilişkilerini ve duygularını nasıl etkilediğini nefes kesen bir ustalıkla gözler önüne seriyor. İnsancıklar, Dostoyevski'nin ilk yapıtı olmasına rağmen en önemli romanlarından biri sayılır. Rusların toplumsal yaşamını yansıtan ilk romanıdır. Zamanın Rusya'sında var olan toplumsal ilişkileri tüm çıplaklığıyla okuyucularına aktarmaktadır. Yoksulluğun acısını o kadar güzel yansıtmaktadır ki, günümüzde bile hala büyüsünü korumaktadır. Eser, döneminin saygın eleştirmenlerinden Belinski'ye yayınlanmak üzere gönderilir. Belinski de romanı kısa sürede okur ve roman hakkında şunları yazar: "İki gündür kendimi bu kitaptan alıkoyamıyorum. Yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum ama bu roman Rusya'da hayatın sınırlarını öyle kahramanlara veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi!"

Benzer Kitaplar