İnsan hürriyeti meselesi; inanan inanmayan bütün insanların temel problemi olarak var olagelmiştir. Bu nedenle de her din ve düşünce temsilcisi problem üzerinde ikmal-i fikir etmiş ve bu hususta önemli ölçüde materyal oluşturan metinler meydana gelmiştir. Meselenin Tanrı-insan boyutunun soyut olması ve her insanın meseleye kendi zaviyesinden bakmasından dolayı da hiçbir zaman genelin kabul ettiği bir hürriyet tanımı ve formatı ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle "hürriyet, tanımında da hürdür" denilmiştir. İslam Dünyasında bireyin irade hürriyetinin varlığı kader meselesiyle bağlantılı olarak Hz. Peygamber zamanında başlamış, daha sonraları siyasi kamplaşmalar bu meselede derin ayrışmalara neden olmuştur. Her görüş sahibi kendisini meşrulaştırmak için Kur'an'a, Sünnet’e gitmiş ve kendisine zemin hazırlayacak önemli miktarda malzeme de bulmuştur.