“Boş garlar, kuzey filmlerini andırır. Belki duygusunda vardır kuzey, ıssızlık, yalnızlık, kar, beyazlık, boşluk... Tren oysa yalnız garları değil, ovaları en çok da, bozkırları, ve karın adeta bir heykel durumu aldığı zamanları, kentleri, yolları doldurur. Beyazperdeyi de ilk trenin doldurduğunu, sinema salonundaki seyircilerin lokomotif üstlerine geliyormuş duygusuyla kaçıştıklarını okurken biraz şaşırmış, ama çokça gülmüşüzdür. Tren garlardan, yollardan sonra en çok öyküleri, romanları, filmleri, şarkıları, türküleri, mektupları doldurdu... (Trenin gelişi gibi cümlenin de gelişi ve gidişi belli. Siz bir zahmet benim yerime cümlenin devamını şöyle yazıverin: En çok da gönlümüzü doldurdu.)” Bilen bilir, Haydar Ergülen’in yazı hayatını en çok trenler, yolculuklar ve Eskişehir doldurur. Belki bu yüzden İnce Tren’deki yazılar da lirik bir demiryolunda ilerlerken, Edip Cansever’in “Vakit vakit incelen vakit” dediği gibi “incelir” ve gönlümüzde kalır.

Benzer Kitaplar