Yunan felsefesi ve buna dayanarak biçimlenen düşüncenin insanlık tarihine yaptığı en büyük katkı “zihnin keşfedilmesi”dir. Bu “keşfin” sonucunda oluşan düşünceleri, onları temsil eden filozofları, kuramlarını ve bunların arkalarında yatan sistematik yöntemleri bilmeden ilkçağ felsefesinin doğru bir biçimde kavranamayacağı açık bir gerçektir. İşte buradan hareketle beş ciltlik bu eserin yazarı Prof. Dr. Ahmet Arslan kitabı yazarken izlemeye çalıştığı yöntemin “filozofların kendi eserlerine, birincil kaynaklara dayanmak” olduğunu ve böylelikle okurun “filozofun metniyle doğrudan karşılaşma” imkânına sahip olacağını dile getiriyor. Ege Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Arslan, ilkçağ Felsefe Tarihi’nin Sofistlerden Platon’a adlı ikinci cildinde, önce Sofistleri ele alarak, onların özel öğretileriyle görüşlerinin genel bir değerlendirmesini yapmaktadır. Kitabın ikinci kısmında, Sofistlere tepki olarak ortaya çıkan Sokrates’in hayatı, kişiliği ve ölümüne yer verilmekte, Küçük Sokratesçi okullar hakkında bilgi verilmektedir. Arslan, eserinin üçüncü kısmında ise Farabî’nin ‘Tanrısal Platon’ diye adlandırdığı Platon’u ve Platonculuk diye tanımlanan dünya görüşünü tüm yanlarıyla; varlık, bilgi, doğa, din ve siyaset felsefesine ilişkin temel öğretileriyle birlikte ele almaktadır. “Felsefe, varlıkların varlıklar olmaları bakımından bilimidir. Bu iki filozof, Platon ve Aristoteles, felsefeyi yaratmışlar, onun ilkeleri ve temellerini ortaya koymuşlar, esaslarını ve ayrıntılarını tamamlamışlardır. Felsefenin gerek küçük, gerekse büyük meselelerinde onlara dayanmamız gerektiği gibi kolay veya zor konularında da yine onlara başvurmak zorundayız. Onların felsefenin her alanında ortaya koydukları şeyler kusursuz ve lekesiz bir durumdadır.” Farabi, İki Filozofun, Tanrısal Platon’la Aristoteles’in Görüşlerinin Uyuşması