Gelişmekte olan ülke kavramı çoğu zaman, kaba tanımlama ile kişi başına düşen gelirle ilişkilendirilir. Bu yanıltıcıdır. Gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülke tanımının, insani gelişme endeksinde yer alan değişkenler kullanılarak yapılması daha anlamlıdır. Örneğin; içinde yüksek kişi başına düşen gelirli ülkelerinde olduğu İslam Ülkeleri Topluluğunun tümünde şiddet var. Hiçbiri insani gelişme endeksinde üst sıralarda değil. Dolayısıyla ne Suudi Arabistan, ne Kuveyt, ne Katar gelişmiş ülke değil. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda şiddetin kol gezmesin altında da bu düşük beşeri sermaye yatıyor. Mevcut şiddet ortamında Türkiye’deki siyasetçileri, ya da televizyonlara çıkıp akıl verenleri (bazıları şimdi âkil oldu) düşünün; çoğu son bir yıl içinde tek bir kitap okumuş mudur? Sanmıyorum. Türkiye bunlar tarafından idare edildiği için şiddete boğulmuş durumda. Ne yazık ki, gençlerimiz ölüyor. Kimsenin umurunda değil. Taraflar çıkar devşirme peşinde. Biz önce “insan” diyoruz. İktisadı doğa bilimlerine dönüştürme çabası uzun zamandır var. Ancak bu dönüşüm olmadı, olmayacak, olmamalı da. Çünkü iktisadın içinde insan var. Doğaya aykırı davranabiliyor. Duyguları ile hareket edebiliyor, bence etmeli de. İktisadın oturduğu bu tartışmalı zemin, farklı okulların da doğmasına neden oluyor. Davranışsal İktisat da son zamanlarda öne çıkan okullardan birisi. İTD olarak daha önce bu konuda makaleler yayınladık ise de, bu konunun üzerinde daha fazla çalışmaya yer verme isteğimiz vardı. Marmara Üniversitesi’nden Devrim Dumludağ “yakında davranışsal iktisat başlıklı bir kitap çıkaracağız. Ancak daha önce İTD’de konuyu özel bir sayıda ele alabilir miyiz?” diye sordu, biz de olumlu yanıt verdik. Elinizdeki sayı bu ortak düşüncenin sonucunda ortaya çıktı. Devrim Dumludağ’a ve katkı veren yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Sanırım, kitaplığınızda saklanacak bir dergi oldu. Keyifli tatiller, okuyarak ve sevgiyle kalın.