Bu son gidişi oldu İbo’nun... Bir daha hücresine dönmedi. Mevsim yine bahardı. Kırılan fidelerin yeniden sürgün vermeye başladığı dirilik ve umut mevsimi... Sinanların, Mahirlerin ve Denizlerin gidişini hatırlatan mevsim. Yukarda gülümseyerek bakan mavi gözlü bir gökyüzü ve aşağıda utancından ar damarı çatlamış bir yeryüzü... Hayat bu ikisi arasında tüm arsızlığı ve yüzsüzlüğüyle dönmeye devam ediyordu. Şimdi her yerde rengini kandan alan kırmızı kan çiçekleri... Pembe yanaklarında kırmızı kan lekeleriyle açelyalar ve kamelyalar, süsenler, sümbüller ve sardunyalar, yeşil ipek yaprakları ve düğüm düğüm ince gövdeleriyle kan kırmızı karanfiller... ve rüzgârın önünde fısıldaşan gelincikler, uğuna uğuna ağıt yakıyorlardı. Menekşeler ve papatyalar bile kızarmıştı utancından. Zambaklar, leylaklar, manolyalar... Hepsi kan kırmızı. Bu gece üzerine kırağı düşen ters laleler yarın sabah güneş doğarken kırağılarını tıpkı bir gözyaşı gibi toprağa akıtacaklardı. Vehbi Bardakçı’nın Hasretim Derin Uykularda Mahir Çayan ve Ağlasın Gökyüzü, Deniz Gezmiş adlı eserlerinden sonra Adanmış Hayatlar serisinin Kırmızı Bahar İbrahim Kaypakkaya adlı bu üçüncü kitabını yayınlamaktan ve ülkemiz kültür hayatına bu eserleri kazandırmış olmaktan kıvanç duyuyoruz.

Benzer Kitaplar