Düşün, hukuk ve siyaset her biri farklı kategorilere hitap eder. Ancak bu üç alan birbiri ile ilişkili ve biri ile ilgili olan kişi ya da kişiler, diğer iki alanı da gözetmek durumundadır. İsmail Beşikçi, 1960'h yıllardan beri akademik alanda, Kürd/Kürdistan sorununu araştırmaya koyulduğunda, şimşekleri üzerine çekti. Zira resmi ideolojinin; herkes Türk, herkes Müslüman algısını kritik etti, sorguladı. İsmail Beşikci'nin düşünceleri, Türk akademisi tarafından kritik edilme yerine, kendisi akademik alandan alındı, zindana atıldı. İsmail Beşikçi, zorunlu olarak, kendisini hukuk mücadelesinde buldu. Ancak Türkiye'de hukuksuz bir adalet ile karşılaştıkça daha çok düşüncelerini yargılandığı mahkemelerde savundu! Sistemin sömürgeci, soykırımcı, faşist askeri bürokratik niteliği ya da İsmail Beşikci'nin deyimi ile Türk resmi ideolojisi , ona şiddet uyguladı ve zindanlarda çürütmeye girişti. Ancak İsmail Beşikci'nin, düşüncelerini akademik alanda sunma fırsatı elinden alınınca, örnek bir aydın, bilim ve düşün insanı olarak mahkemeleri tartışma platformuna çevirdi. Bu bedeli, zindanda geçen yaşamı ve bedeniyle ağır ödedi.