“Murat o akşam evlerinin posta kutusunda ucundan gördüğü mektubu aldığında çok sevinmişti, zarf tuhaf bir şekilde kabarıktı ve heyecandan mektubun nereden geldiğine dahi dikkat etmemişti. 12 Eylül darbesinin artçılarının sürdüğü ve insanların gölgelerinden korkarak, fısıltı halinde yaşadıkları bir 84 akşamında arkadaşından gelen bu mektubun bundan sonraki yaşantısında nasıl bir etki yapacağını asla bilemeyecekti. Tek hücreli canlılar gibi yaşayan bir toplumun henüz daha yaralarını yeni yeni sarmaya başladığı o günlerde o mektubu alıp gizlice odasına süzülmüştü. Odasındaki divana oturmuş, yüreğindeki çırpıntının durmasını bekliyordu. Gelen bu mektuba çok sevinmişti ama bir yandan da içi olağanüstü bir durumun olduğuna dair kıpır kıpırdı, kötü bir şey olmaması için bildiği ne kadar dua varsa ediyordu.”