“İstikbal ancak hercümerç içinde tasavvur edilebilir.” Kasım 1918. İşgal günleri. Dersaadet. Düvel-i Muazzama, şehri ehlileştirme derdinde. Bürokratlar, simsarlar ve muteber savaş zenginleri felaketlerle gelen günlerin doğurabileceği fırsatlara bel bağlamış. Parvus. Siyasi kâhin, bir devrim tüccarı. Savaşın ortasında terk ettiği şehre geri dönmüş, yeni bir macera, yeni bir ihtilal kıvılcımı arıyor. Ve mazilerinden kopup gelmiş diğerleri: Bolşevikler, mondenler, anarşistler, muhacirler, münzevi akşamcılar, nihilistler, başıbozuklar, dekadanlar, İttihatçı eskileri... Yaşadığı döneme sığamayan, isyankâr feminist, yüksek sosyete kimliğiyle kavgalı Asude ve Dersaadet’e rehin düşmüş Marişka. Ve Hayri. Gölgelerde saklı çeteleri deşifre etmekle vazifeli bir komiser. Nişanlısı Asude ile şehrin ışıltılı suretine, Marişka ile yeraltına karışıyor. Her yere yabancı, her hale aşina. İki kadının ve birçok hayatın arasında aksayarak dolaşıyor. Arka sokaklardan devşirdiği çetesinde, nihayet kendisini bulmuş mudur Hayri? Yoksa, etrafıyla birlikte, büyük eylem planlarının, narkotiklerin ve mazisinin girdabına mı gömülmektedir? Galata izbehaneleri ve Pera’nın debdebeli salonları arasında gidip gelen dumanlı bir hikâye.