Her Aşk Gibi Yarım, Doğan Yarıcı'nın ince ince işlediği dilinden, gözlerine perde inenlerin gönül gözüyle gördüklerinde, hayellerde, umutlarda, korkularda Boğaz'ın kör kuytularına eğilen, sırtını unutulmaz eski filmlere dayanan bir roman. Güneş alçalıp gölgeler çekildiğinde gölgelerin birleşerek konuştuğu bir semte, Beykoz'a bir güzelleme. Niye şaşırıyordu ki buna? Neden şimdi yadırgıyordu?Ömrü böyle geçmemiş miydi? Kendini bildi bileli korkular aynı. Aynı şeyleri dinlerek büyümüş yaşamış, hep durmuştu. Daha önce böyle bir şeye ağlayıp ağlamadığını düşündü. İlkinde de ağlamış mıydı, dünyanın gördüğü ilk savaşta? Bazı ilkleri neden anımsamıyordu insan? İkinci yüzünden mi? Gökyüzünü gördüğü ilk günü örneğin? Bulutların kayışını. Güneşin batışını ilk ne zaman izlediğini? Kendi başına ilk çorbayı içtiği sabahı. Önce sağ, çok geçmeden sol gözünün yavaş yavaş pedelenişini, kapanışını, karanlığa gömülüşünü. Her son, belki de bir başlangıç. Her şey başladığı gibi bitiyor. Belki de son diye bir şey yok. Sadece korkularımız var.