Her insanın görünmeyen bir kovası ve kepçesi vardır. Her etkileşimde kepçemizle karşımızdakinin kovasına ya birkaç damla koyarız ya da birkaç damla boşaltırız. Karşımızdaki insanların kovasını doldurmak, onlarda olumlu duygular ve değerli oldukları duygusunu yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kendi içimizde de olumlu duygular yaşamamıza ve kovamızın dolmasına yol açar. Her gün yüzlerce defa bir tercihle karşı karşıya kalır ve farkına varmadan çevremizdeki insanların kovalarını ya doldurur ya da boşaltırız. Ancak fark etmesek de gerçekte boşalttığımız veya doldurduğumuz kova, kendimizinki olur. Kitapta Nilgün Uysal’ın akıcı kaleminden hikâyesini okuyarak hayatına ortak olacağınız Mehmet Uludüz eşi Buket’le birlikte, gurbet ellerde imkânsızlıklar içinden bir başarı destanı yazmıştır. Bu başarı hikâyesinin temelinde, akademik literatürün inceliklerinden çok, içten gelen ve temas ettiği bütün insanlarda karşılığını bulan samimiyet ve duyarlılık vardır. Mehmet ve Buket Uludüz, ilişki kurdukları her insanın kovasını dolduran ve onlarda değerli oldukları duygusunu yaratan özel insanlardır.