Sanki ayetler onun için yeni nazil oluyordu diyor Osman Demirci hocaefendi. Sahabiler Kur’an nazil olur olmaz, hemen hayatlarını ona uydururlardı. İlahi emirleri taze taze yaşarlardı. Bekir Berk de bu havadaydı. Çoğu zaman yatması yoktu. Dilekçelerini arabada yazardı. Kaltığı zaman Kur’an’ı Kerim yeni nazil oluyor gibi, neyi emrediyorsa, onu yapmak üzere hayata başlardı. Bekir Berk döneminin en tanınmış avukatıydı, en popüler hukuk adamıydı. Ama bunlar onu tanımlamakta çok aciz kelimeler. O tam anlamıyla inandığını yaşayan efsane bir şahşiyetti. Türkiye’nin dört bir yanında dava edilen din kardeşlerini kurtarmak için gece gündüz demeden, insan üstü bir gayretle koşturuyor ve hepsine de Allah’ın izniyle yetiştiriyordu. İmkansızlık diye bir sözcük yoktu hayatında. Olmayacak şartları zorluyor, araçların ulaşamadığı yerlerde yayan gidiyor, dağları ormanları aşıyor, donma tehlikeleri geçiriyor, nice ölümlerden dönüyor, yine din kardeşlerini kurtarmak için hedefine ulaşıyordu. Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, üzerinden yol geçer diyordu. Şu sözler de ona ait: Hedefi vurmak için attım da vuramadım yok. Tereddüt ediyorsan atmayacaksın, gidip hedefi elinle vuracaksın. Bu eser, Bekir Berk’in yol arkadaşları, can dostları tarafından aktarılan hatıralardan oluşuyor. Okudukça ve vcd’de hayatını izledikçe tüyleriniz diken diken olacak, gözleriniz dolacak, yüreğiniz heyecanla yerinden fırlayacak. Unutmayın ki, Bekir Berk’i tanımamak büyük bir eksikliktir.