Bu kitap, Steinbeck’in formülüyle söyleyecek olursak, beğendiğimiz bir kitabın yazarıyla sohbet etmek istemenin somutlaşmış bir hâli. Yine elinizde tuttuğunuz bu kitap için beğendiğimiz düşünürlerle günlük hayata ve gündelik sorunlara yani küçük resme dair bir sohbet girişimi, bir fikir alışverişi denemesi diyebiliriz. “Bu kitapta; Unamuno gibi özel bir zekânın ölüm ve inanç penceresinden bakarak günlük hayatın sisinin gerisinde gördüklerinden oluşan bir derlemeyi, Küçük Prens’in yazarı Exupéry’nin öğrenciliğinden başlayıp savaş pilotluğu yıllarına kadar annesine yazdığı mektuplarda neyin önemli neyinse değerli olduğuna dair gel-gitlerini, Cemil Meriç, Gide, Pessoa gibi isimlere ilham olmuş olan H. F. Amiel’in günlük olaylara dair derin ve keskin tespitlerini, Pessoa’nın bütün kitaplarının temelinde yatan parçalanmışlığın ve ait olamamanın verdiği huzursuzluğunu, tasvir ustası Tolstoy’un günlük hayatın yansımasındaki hâlini, Plath’in ölümünden çok önce başlamış olan intiharını, Ionesco’nun cehennemî günlerini, Woolf’un nehre doğru yürürken cebine doldurduğu taşları, Pavese’nin bir uğraştan öteye bir türlü taşıyamadığı yaşama dair düşüncelerini, Tarkovski’nin kamerayı kendisine ve günlük hayatına doğrulttuğunda gördüklerini, Camus’nün düşeceğini bilen bir adamın dağa tırmanırken yazdıklarını anımsatan defterlerini, Sartre’ın anlam geriye çekildiğinde varolmanın insana nasıl bir bulantı verdiğini işlediği satırlarını, başkalarının acısına bakmanın kitabını yazmış olan Sontag’ın kendi hayatındaki acılarını, bir biyografi ustası olan Zweig’in kendi hayatına baktığında kaleminden dökülenleri kendi yorumlarımı da katarak bir araya toplamaya çalıştım.”