“Hatay’ın Türkiye’ye katılması sonrasında vatandaşın Türkçe konuşması istendi, bu yüzden ufak tefek baskılar da oldu. Herkes Türkçe’yi, şükürler olsun, çok güzel konuşmaya başladı. [...] Bir cumhuriyet savcısı vardı Antakya’da. Aşur Bey diye bir adamcağız. [...] Doğumevine giderken bizim okulun önünden geçer, biz de top oynardık orada. Top oynarken herkes Arapça konuşuyor haliyle. Arapça konuşurken Aşur Bey dururdu orada, iki elini arkasına koyar, ‘Arapça konuşma!’ diye bağırırdı. [...] Yani baskı da olmasın, ‘Arapça konuşma’, yahu konuşacak, adamın anadili.”