Set İçeriği; 1- Hamzaname & Hamzazade Rüstem ile Said-i Nebire’nin Maceraları 2- Hamzaname & Sahibkıran ve Hamzazade Rüstemin Maceraları Hamzaname & Hamzazade Rüstem ile Said-i Nebire’nin Maceraları Türk edebiyatında, önce sözlü kültürde gelişen Hamzanâmeler, XIV-XV. yüzyıldan itibaren yazıya aktarılmaya başlanmıştır. Bunun sebebi, muhtemelen, halk arasında dağınık ve tutarsız şekilde bulunan rivayetleri bir sistem dâhilinde derleyip toparlamaktır. Hamzanâmelerin olay örgüsü ve kahramanların şahsiyetleri Türklerin hareketli ve canlı yapısı ile örtüşmektedir. Aynı zamanda hadiselerin geçtiği zamanın muğlak olması ve kullanılan mekânların gerçekle hayal arasında gidip gelmesi üslûbun canlı yapısını korumakta ve beslemektedir. Okuyucunun veya dinleyicinin zihnini diri tutan bütün bu özellikler, edebiyatımızda menâkıbnâme denilen türün unsurlarıdır. Hamzaname & Sahibkıran ve Hamzazade Rüstemin Maceraları Atanın üstadı Hızır Aleyhisselam’dır. Ona şöyle pend ü nasihat etmiştir: ‘Yâ Hamza! Kimseye evvel hamle etmeyesin. Kaçanı kovalamayasın. Senden eman dileyenin emanını kesmeyesin. Kuvvetinle mağrur olmayasın. Altın ve akçeyi hesapsız taşıyasın. Avradını nikâhsız tutmayasın.’ Hikâyelerin hâkim konusu kâfire karşı savaştır. Olaylar, mekânlar, kişiler değişir fakat ana tema devam eder. Cihat sahnelerinde düşman öncelikle İslam’a davet edilir. Müslüman olması durumunda, İslam’ın bütün ahlaki vasıfları bu şahsiyete yüklenir ve tam bir Müslüman muamelesi görür. Artık namusludur, güvenilirdir, özü sözü birdir... Hikâye boyunca da o şahsın artık hiçbir hatası, kusuru görülmez. Şayet düşman Müslüman olmazsa, o zaman da güç dengeleri gözetilerek savaşılır. Bütün bu özellikler dikkate alındığında, hikâyelerin daha ziyade yeniçeriler arasında dinlendiği de göz önünde bulundurulursa, Hamzanâmelerin İslam’ın cihat ruhunu canlı tutan ana kaynaklardan biri olduğu anlaşılmaktadır.