Yirminci yüzyıla girilirken dünya kapitalizmi hegemonyasını ve zaferini demokratik olma niteliğiyle ilan etmişti. Oysa geçen yıllar liberal temsili demokrasinin daha fazla eşitsizlik, adaletsizlik, çevre tahribatı, ayrımcılık ve kriz ürettiğini göstermiş durumda. Bugün demokrasi bu belirsiz ve öngörülemeyen koşullarda hâlâ tek mutlak doğru olarak görülmekte. Ancak diğer yandan aynı demokrasinin somut koşulları çetin tartışmaların merkezinde yer almakta. Yer yer aristokratik, egoist ve tahripkâr bir sistemin üzerini örten bir kandırmaca olduğu, kimi zamansa popülist liderler ve söylemler eşliğinde yozlaştığı, otoriterliği ve denetlenmeyen iktidarları beslediği dile getirilmekte. Demokrasi insanların duygularını, düşüncelerini ve taleplerini siyasetin temel bileşeni haline getirmiş olsa da bugün demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlayacak güven ve uyum ortadan kalkmış haldedir. İşte bu eser demokrasinin modern toplum içindeki konumunu en ince ayrıntılarıyla sorgulayan, bunu yaparken demokrasinin binlerce yıl geriye giden öyküsünü okura ustalıklı bir üslupla aktaran bir kitap. Atina toplumunda açığa çıkan, Roma ile birlikte uzun yıllar tarihin karanlık köşelerinde saklı kalmış, ardından Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız Devrimi ile nasıl durdurulamaz bir biçimde ilerleyip yönetimin en meşru biçimi haline gelmiş demokrasinin hikâyesi, bugün demokrasinin anlamını sorgulayan, demokratik sistemlerle çağımızın yakıcı sorunları arasındaki uyumsuzluğa kafa yoran ve tiranlar, despotlar ve diktatörlerin neden sürekli karşımıza çıktığını anlamlandırmaya çalışan tüm okurlar için önemli bir başucu eseri niteliğinde.

Benzer Kitaplar