Dünyanın her anlamda en karışık bölgesinde yaşamak kolay değildir. Baktığın yere göre burası bazen arzın merkezi, bazen doğunun ortasıdır. Toprakları münbittir. Söylenilen her şeye ikna olmaya hazır kitlelerin beyinlerine her ne ekersen ürün alırsın. Öyle ki deprem gibi doğal felaketlerin, gece yaptığı dinsel faaliyetler sebebiyle önlendiğini ya da düşen uçağı yıllar önce ölen birinin gelip kurtardığını iddia eden birinin burada kendine inanan kişi ya da kişiler bulması hiç zor değildir. Burada çok daha belirgin bir şekilde düşünceler duygulara hakimdir. Başarının paylaşılması pek sevilmemekle beraber sorumluluk ısrarla paylaşılmaya çalışılır. Sevgi de nefret de yoğun yaşanır. Çabuk sinirlenen ve çabuk sakinleşen insanlar hiçbir şey unutulmamak kaydıyla kısa sürede dost ya da düşman olabilir. Kişisel ekonomimizde temel felsefe az emek, çok kazançtır. Bütün yatırım hesapları kısa sürede köşeyi dönem üzerine yapılır. Ne alacak unutulur, ne düğünde takılan çeyrek. Verilenlerin fazlasıyla geri dönmesi tavuk kaz dengesinin korunması için önemlidir. Kaleme en çok saygı burada gösterilmesine karşın okumak aynı oranda sevilmez. Zira burada paranın yolu pek kitaptan geçmez. Yazıya ve yazgıya en fazla anlamın yüklendiği bu coğrafyada insanlar okumadan bilirler. Burada bilginin en önemli vasıtası göz değil kulaktır. Burası kulaktan öğrenen insanların yaşadığı bir yerdir. Gizem fevkalade önemlidir. Sadece bir yazı on kişiye gönderilerek cennette bir yer edinildiğine inanılabilir. İnsanlar mistik her şeye inanma eğilimindedir. Ondan dolayı burada şeyhleri müritler uçurur. Bu bölgenin halka en çok tesir eden mistikleri bilmez, onlara malum olur. Bu malumiyet az bilen, çok inanan büyük bir kesimi ortaya çıkarır. Hakikatin önündeki en büyük engel mukavemet gücü Einstain’e göre atomdan daha fazla olan önyargılardır. Zamanla oluşan önyargılar tehlikenin boyutlarını tahmin edilemez hale getirir. Öyle ki bir insanın sadece beyanına itibar edilmesi gerektiği söylenmesine karşın düşünülen bir şeyden dolayı dinden çıkma korkusu zamanla düşünme yeteneğini körelmesine sebep olur. Yaşadığı gibi inanmaya başlayan guruplar bir süre sonra gecekondularda yaşamaya başladıklarını asla fark edemezler. Artık yanlış inançları ihtiyaçlara cevap veremeyen inananlar zümresi için kaçınılmaz olan taassuptur. ‘Sorgulamamak’ sihirli kelimedir. Bunlara göre her şey anlaşılmak zorunda değildir. Hatta bunların bir grubuna göre bir şey ne kadar anlaşılmıyorsa o kadar kutsaldır. Kur’an’da “O, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.” buyrulur. Düşünceler sinelerde kaybolup gitmemeli. Her ne kadar Mısırlı yönetmen: “Düşüncelerin kanatları vardır. Onların uçmasına kimse engel olamaz” dese de bunların uçması için bazen kayıt altına alınması gerek. Paylaşılmaya değer olduğu düşünülen fikirler bir şekilde insanlara ulaşmalı.

Benzer Kitaplar