Günümüzde eğlence endüstrisinin dev bir kolu olarak öne çıkan spor, 20. yüzyıl ortalarına kadar, ağırlıklı olarak başka bir işleve sahipti. Biyo-politika işleviyle bu; modern devletin nüfusu ve hayatı yönetme projesinin bir boyutuydu. Bu kitap, Türkiye’de ‘Erken Cumhuriyet’ döneminde bu politikanın nasıl işlediğini inceliyor. Yeni Türkiye devletinin beden terbiyesi ve spora yüklediği işlevleri ortaya koyuyor: Sosyal devletin gelişmesinin bir boyutu... Nüfus ve sağlık politikalarının bir parçası... Öjenik hedefler (ırk hıfzıssıhhası)... Bir sosyal disiplin yöntemi... Toplumun militaristleştirilmesinin bir aracı... Böylesi misyonların yüklemesiyle neredeyse bir vatandaşlık görevi gibi telkin edilen beden terbiyesi ve spor faaliyetlerinin örgütlenmesine, ‘Erken Cumhuriyet’ döneminde ne denli nönem verildiğini kitapta görüyoruz. Kurumlaşmada, bir yandan Sovyet, diğer yandan -daha büyük ağırlıkla- faşist gençlik örgütlenmelerinde alınan ilhamlara da dikkat çekiliyor. Dönemin spor politikasının önemli bir özelliği de, rekabete dayalı sporların, özellikle futbolun horlanması! Ne var ki bu fiziki kültür politikasının başarısızlıklarından, maddi ve örgütsel altyapının yetersizliği yanında, sporun oyun ve rekabetçi yanını temsil eden unsurların hevessizliğinin de payı var. Yiğit Akın bu mükemmel incelemesinde, Türkiye’deki fiziki kültür politikalarında İttihat-Terakki dönemi ile Cumhuriyet arasındaki sürekliliğin gözardı edilmemesi gereğini hatırlatırken, spor tarihçiliğinin yerleşik yaklaşımlarını ve dönemleme kalıplarını da sorguluyor.