Şiir, “Güzellik güneşi”nin “söz iklîmi”ne aksedişidir. Ve her bir hakîkî şiir, bu dünyayı daha aydınlık kılmak için o güneşe tutulmuş birer aynadır. Şairlerse, bu aynalarla bizim gözümüzü alan bir ışık cümbüşü oluşturan haşarı çocuklar... Bu ışık oyunu kiminin kaleminde bir havai fişek gösterisi, kimininkinde ise bir şehrâyin... Bizim burada yapmaya çalıştığımız ise, güneşi yansıtan bu aynalara ikinci bir ayna tutmak. O aynaların ışığını farklı cihetlere, farklı açılardan bir nebze de olsa yöneltmeye çalışmak. Bir bakıma, Âsaf Halet’in “ayna ayna içinde” dediği durum... Kimi boy, kimi cep, kimi içbükey, kimi dışbükey, kimi dev, kimi dikiz, kimi kahkaha aynası... Kimi de “sırlı” ayna... Karşılarına geçip sormak bize düşüyor: “Ayna ayna! Söyle bana...”