Su beyazdı siyah bir dünyada. Kemal ise siyahtı beyaz bir dünyada. Bir gün bu siyah ve beyaz dünya yanyana geldi. Siyah erkek beyaz dünyaya, beyaz kızsa siyah dünyaya düşüverdi gökten. Anlayamadılar nerde olduklarını önce. Etraflarına bakındılar. Birbirlerini gördüler. Korkarak yanaştılar birbirlerine. Siyah erkek elini uzattı beyaz kızın dünyasına. Ama kızın dünyası siyahtı. Siyah erkeğin eli kayboldu o dünyada. Hemen geri çekti. Bu sefer beyaz kız denedi, elini uzattı erkeğin dünyasına. Ama onun da eli kaybolmuştu beyaz dünyada. Korkarak geri çekti. Erkek sinirlenmişti. Koşarak atladı kızın siyah dünyasına. Tamamen görünmez oldu, kayboldu. Nasıl çıkacağını bilemeden geri fırlattı kendini. Ne kız ne de erkek geçemiyorlardı birbirlerinin dünyasına. Günler geçti, yağmurlar yağdı siyah dünyaya beyaz, beyaz dünyaya siyah. Bir türlü buluşamadılar. Bir gün ikisi de birbirlerine en yakın çizgideyken, nefesleri değdi birbirine. İkisi de birlikte nefes alıp veriyordu sanki. Öyle çok istiyorlardı ki aynı dünyada olmayı. Bu kadar yakın olup bir türlü ulaşamamak delirtiyordu ikisini de. Nefeslerini solurlarken, dudakları değdi birbirine. Birden birşey oldu. Siyah erkek de beyaz kız da baştan aşağı değişmeye başladı. Renkleri griyle boyanıyordu. Bırakmadılar birbirlerini bütün vücutları griyle tamamen kaplanana kadar, renkleri karışana kadar. Sonra ikisi de geri çekildi. Kendilerine baktılar. Ellerine, kollarına, ayaklarına. Tamamen gri olmuşlardı. Birbirlerine doğru yürüdü gri kızla gri erkek. Artık beyaz dünyada da siyah dünyada da kaybolmuyorlardı. Ve yanyanaydılar, başarmışlardı!