"Adamın biri ölmüş," dedi Sam, "ve kendini dünyanın en güzel alabalık nehrinin kenarında bulmuş. Gökyüzü masmaviymiş ve adamın elinde en kalitelisinden bir de olta duruyormuş. Önünde bir nehir uzanıyormuş; mükemmel bir alabalık nehri, kimi yerde hızlı, kimi yerde yavaş akan bir su kütlesi... Adam bütün ömrü boyunca 'balık tutacak biraz vaktim olsa' der dururmuş meğer. Cennette olduğunu anlamış. Tam olması gereken yere oltayı atmış, ardından su dalgalanmış, koca bir balık suyun yüzüne çıkmış. Sıçradıkça etrafında sular dalgalanıyormuş. Balığın kuvveti ve rengarenk görüntüsü adamı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonra balığı yakalamış. Büyük bir balıkmış. Rengi de ne kadar canlıymış. Balığı bırakıp yeniden nehre dönmüş. Yine balığın biri havaya sıçramış. Adam yine bir olta atmış. Yine çok güzel bir balık yakalamış. Bu, mucizeden başka bir şey değil diye düşünmüş ve Allah'a şükretmek için dizleri üzerine çökmüş. Lakin gün ilerleyip de adam her girişiminin sonunda balık üstüne balık destelemeye başlayınca, bilincinin kıyıcığından bir düşünce kendini hissettirmeye başlamış: bu defa da oltayı kötü bir yere sallamaya karar vermiş. Adamın oltasına bir balık daha takılmış. Adam balığı korkutmak için başlamış bağırmaya... Hiçbir şey değişmemiş, adam her olta atışında bir balık tutuyormuş. O anda anlamış ki, orası cennet falan değilmiş."

Benzer Kitaplar