Kadın odadan ayrıldıktan sonra, Bay Henfrey’nin dediğine göre, ateşin önünde gözleri saat tamirine dikili kalmıştı adam. Bay Henfrey sadece satin akrep ve yelkovanını ve kadranını çıkarmakla kalmamış, işi de uzatmıştı; mümkün olduğunca ağır, sessiz ve mütevazı tavırlarla işini görmeye çabalıyordu. Kendisine yakın tuttuğu bir lambayla çalışmaktaydı ve lambanın yeşil gölgesinden ellerine, çerçevenin ve çarkların üzerine parlak bir ışık yansıyor ve odanın kalanını karanlıkta bırakıyordu. Yukarı baktığında, gözlerinde yüzen rengarenk yansımalar beliriyordu. Meraklı biri olduğundan, ayrılışını geciktirmek ve belki yabancıyla bir sohbete girmek düşüncesiyle, gereksiz bir işlem olmasına rağmen, tüm parçaları sökmüştü. Ancak yabancı, tümüyle sakin ve sessiz, orada öylece dikiliyordu. Öyle ki, Henfrey’nin sinirleri bozuldu. Odada kendini yalnız hissetti ve yukarıya kaldırdı bakışlarını, orada gri ve belli belirsiz, bandajlı kafa ve önünde gezinen bir yeşil benek sisiyle devasa mavi lensler, sabitlenmiş halde bakıyorlardı. Henfrey için öyle acayip bir şeydi ki bu, bir dakikalığına boş boş birbirlerine bakakaldılar. Ardından Henfrey tekrar işine döndü. Durum oldukça rahatsızlık vericiydi! Biri bir şey demeliydi. Havanın yılın bu zamanı için çok soğuk olduğu yorumunda mı bulunsaydı acaba?

Benzer Kitaplar