Şirket yenildiğinde çukurlarda yaşayan köleler özgürleşse de dünya cennet olmamıştı. Bu kez yeni ve ölümcül bir düşmanla karşı karşıyaydılar. İnsanlar ona, ait olmayan anlamına gelen Gool diyorlardı. Onu gören olmamıştı ama varlığının saf kötülükten ibaret olduğunu herkes hissediyordu. Gool’un gövdesi kayadaki bir çatlağın üzerine dev bir denizanası gibi yayılmıştı, çeperindeki binlerce minik ağızla canlı cansız ne bulursa yiyordu: Taşları, dağları, ormanları, hayvanları ve insanları. Dokunduğu her şeyin hayatını çalıyordu. O yedikçe büyüyor, o büyüdükçe kötülük dünyaya hâkim oluyordu. Binlerce kolundan biri Hari’nin boğazına yapıştığında onun da hayatını söndürdü. Artık ölümüne çok az zaman kalmıştı. Xantee, Lo ve Duro zamana karşı yarışıp Gool’un kaynağını bulup yok etmek zorundaydılar. Yoksa hem Hari’yi hem de yaşadıkları dünyayı sonsuza kadar kaybedeceklerdi. Dünyamızı kara bir aynadan yansıtan Gool, fantastik üçlemenin ilk kitabı Tuz kadar vahşi, acımasız ve nefes kesen bir macera.