İnsan, geçmişin izini taşırken geleceğin hayalini kurmadan yaşayamaz. İnsan, yaşadıklarını hep biriktirmektedir. Bu biriktirmeler bazen kayıt altına alınırken bazen de zihin dünyasındaki belleğinde saklamaktadır. Duygu dünyası zengin olan insanların yazdığı şiirler, bazen dillerden dillere name olup dolaşırken, bazen de kaybolup gitmektedir. Kayıt altına alınabilenler hariç tutulmalı. “Söz uçar, ama yazı kalır” düşüncesi, her kalem ehlinin benimsediği bir düsturdur. Anadolu kültüründe büyük bir yer kaplayan duygu dünyasının dizeleri, zaman içinde “gazel, türkü, ağıt, ninni, şiir vb şekilde yer almaktadır. Şiire yazının DNA'sı desek abartmış olmayız. Birçok duyguyu ve düşünceyi iki satırla anlatabilmek için şiirden öteye söz var mıdır bilmem… Anadolu erenlerinden “Bizim Yunus”, insanı tarif ederken sayfalarca anlatmaz da sadece, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” der. İşte şiir, duygularımızı ifade eden böylesi özgün bir edebî üründür. Her gönül bir karlı dağdır. Kimi zaman boran, kimi zaman sağanaklar vardır başında. Karlı dağların yamacında, baharla beraber şırıldayan suların sesi ile birlikte açılan çiçekler, yaşamın ta kendisi olur…