Soğuk Savaş, şu son yarım yüzyıl içinde postmodern deyimini modernden de daha modern olmak diye yutturup edebiyatımızı elimizden almış, ama biz yazarlar bile bunun hâlâ farkında değiliz ne yazık ki... Oysa 12 Eylül darbesi de, Türk Dil Kurumu’nu kapattırarak, edebiyatı gazetelerden süpürüp attırarak, yeniden Nâzım Hikmet davaları açtırarak, hatta cunta liderine liselerde edebiyat dersleri verdirterek gerçekçi modern edebiyatımızın hızlı postmodernleştirilmesi için NATO tarafından planlanmış sanki. Öykünün postmodernleşmek adına insanın gerçeklikten koparılıp ötekileştirilerek insan ısısından yoksun sanallaştırdığı, gizemli bir atmosfer yaratabilmek için de özellikle düşsel ve mistik imgelerle donatılıp, çelişkili, zor anlaşılır şekilde kurgulandığı son çeyrek yüzyıl içinde üretilmiş şu yeni öyküler arasında Ali Balkız’ın Giz Üstü Mektup adlı öyküsünden aldığım tatla okuduğum bir başka öykü daha hatırlamıyorum... Öykünün giz’i bile irrasyonel değil, ussal çünkü... Benim halkımın giz’i... Demirtaş Ceyhun