Taksim Gezi Parkı’ndaki bir grup kentlinin ekolojik duyarlılığa dikkat çekerek ateşlediği işaret fişeğiyle harekete geçen milyonlarca insanın kısa bir süre içinde AKP hükümetinin neoliberal ve muhafazakar politikalarını eleştirmeye ve değiştirmeye dayalı eylemleri hiç kuşkusuz Türkiye ve dünya demokrasi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. “Komün”, “paylaşma”, “dayanışma”, “kolektif davranış” gibi bir süredir, en azından kamuoyu nezdinde, sözü edilmeyen değerlerin bir daha bizden ayrılmamak üzere geri dönüşü, tek kelimeyle muhteşem! Toplumun farklı kesimlerinden gelen bir yığın insanın, bilhassa gençlerin, günlerce polisin her türlü baskısına, hükümetin her boydan ve renkten otoriter açıklamalarına, medyanın yanlı, yanlış ve yalan yayınına ve sokaktaki iktidar yanlısı sivillerin linç girişimlerine karşı durarak ceplerinden çıkarttıkları “kırmızı kart”, demokrasi oyunundaki kural-dışı, baskıcı ve hak-hukuk tanımayan AKP takımına karşı önemli bir uyarıydı. Gezi, kısa sürede, sosyal mücadeleler tarihinde bir milat, radikal bir kırılma noktası ve tarihe parlak harflerle geçen yeni türden bir mücadele geleneğine dönüştü. Kendine muhalifim diyen herkesin Gezi sürecine dair bir hikâyesinin olması, demokratik mücadele adına çok sevindirici bir gelişmedir aynı zamanda. Demokrasi, Gezi’yle birlikte, soyut bir tartışma konusu olmaktan çıkıp direnişin bulunduğu her yerde ete kemiğe büründü. Direniş, 3. tekil şahıs anlatısı olmaktan çıkıp 1. tekil ve çoğul şahısların bakış açısıyla zenginleşti ve ayakları yere basan bir diyalektiğe evrildi. Elinizdeki kitap, Gezi’nin politik, sınıfsal, kültürel, psikolojik, cinsel vb. olmak üzere çok farklı boyutlarına dikkat çekiyor. Türkiye’nin, 1960’ların sonundan bu yana, demokrasi mücadelesi içinde adları ön plana çıkmış yazarlarıyla yeni kuşaktan yazarları bir araya getiren bu kitap, demokrasi mücadelesinin artık başka türlü bir muhalefet, dil, örgütlenme ve eyleme biçimiyle birlikte ele alınması gerektiğinin altını çiziyor. Bu kitabın en önemli özelliklerinden biri, bu yeni dili kavramaya çalışmakla kalmayıp bu dili bir yeniden doğuşla anadili olarak kullanmaya yönelmesidir. Enternasyonel dayanışma adına, İngiltere, Amerika, Malta ve Yunanistan’dan gelen katkılarla zenginleşen bu çalışma, artık, Türkiye’nin, yurtdışındaki modellerin uygulandığı yalnız ve uzak bir ülke olmadığını, demokrasi mücadelesinin dünya çapında ilgiyle izlendiği bir direnişler arenasına dönüştüğünü de gösteriyor.

Benzer Kitaplar