Öldüğü günü hatırladı. İçi sızladı. Oysa o günün sabahında nasıl da neşeliydi. Uyanmış, giyinmiş kuşanmış, aşağıya inerek kahvaltısını yapmıştı. Artık adet haline getirdiği üzere, yemek masasının diğer tarafında kalan kapının yanında ayakta duran uşak Alfred ile sohbet etmişti. Ne diyordu Alfred o sabah, “Bu kadar yüksek dozda gerçek, sonun başlangıcı olur!” ‘Öyle de oldu’ diye düşündü. ‘En azından benim için.’