Geçmiş asla sona ermez, hatta geçmez bile diyen Faulkner birçoğumuzun belki de pek farkında olmadığı bir gerçeğe dikkat çekiyordu.İnsan olmanın acı gerçeklerinden biri de, özellikle geçmişimiz duygusal acılar veya hayal kırıklıkları içeriyorsa, geçmişi tekrarlamak üzere donanmış olmamızdır. Eşimizde, sevgilimizde, arkadaşlarımızda, düşmanlarımızda, hatta yabancılarda farkında bile olmadan geçmişimizin önemli figürlerini görürüz. Geçmişi arkamızda bırakıp ilerlemek istememize rağmen, ebeveynlerimizin veya aramızda çözümlenmemiş sorunların olduğu kişilerin rollerini yeni birilerine vererek hayatımızı sürdürürüz.Sigmund Freud buna aktarımlar diyor. Aktarım bilinçsizdir; duygusal olarak tıkanıklık yaratan sorunları çözümlemek üzere geçmişimize dönme arzusudur. Tıpkı huzursuz ruhlar gibi, olayın gerçekleşmiş olduğu veya belki de tam istediğimiz şekilde gerçekleşmemiş olduğu eve döneriz. Fakat dadandığımız ev, eskiden oturduğumuz ev değil, şu anda yaşadığımız yerdir.Geçmişimizin hayat gemimizde bulunan zorunlu ve mahir bir kaçak yolcu olduğunu idrak ettiğimiz sürece, durumun farkındayız demektir. O zaman gemimizin yolcu listesini güncelleştirmek için uygun durumda oluruz.