"Eve gitmek cesur insanların işidir. Eve giden oradan her sabah çıkmayı göze alandır. Ben yapamam. Benim cesaretim yok! Hele o ilk eşik. Her eşik bir sonrakinin habercisidir. Her eşik bir kalıbı temsil eder. Sen o eşiklerden adım attığında her bir eşik kendi kurallarıyla çepeçevre sarar seni. Eline düşmüşsündür; yemek yiyeceksin, televizyon izleyeceksin, yıkanacaksın veya uyuyacaksın. Bunlar her bir eşiğin bizden istediği, her eşiğin bize dayattığı, o eşiklerin sahibi olan evin, hiçbir yerde yazılı olmayan ancak hepimizin nedensiz bir şekilde boyun eğmeye mahkum olduğu gizli anayasasının değiştirilemez maddeleridir." Yazar, bu kitapta büyük şehirlerde yaşayan, eve ekmek yerine intihar götüren küçük insanların öykülerini, gündelik hayatın olağan akışında yer yer fantastik ögelerle birleştirerek okura sunuyor. Bu insanların ortak noktası, yaşamlarını sürdürdükleri mekanlarla bir şekilde çatışma halinde olmalarıdır. Mekanların; bu küçük insanları, hiçbir duygusal seçim iradesine müsaade etmeden sınırlandırması ve onlara kendi biçimini vermesi, öykülerdeki karakterlerin asıl problemlerinin temelini oluşturuyor aslında. Öykülerde işlenen ölüm teması bir nevi bu küçük insanların mekandan kaçışını temsil ederken bu kaçışlarda zaman zaman geçmişe doğru yapılan hayali yolculuklar; hepimizi 'zaman' dediğimiz şeyin tek yönlü doğrusallığından kurtarıp gerçeğin inişli çıkışlı düzleminde bizlere günümüz insanının tekinsiz ve karanlık dünyasının kapılarını açıyor.

Benzer Kitaplar