İnsanın bilgiyi üretmesinin, kendisini ve dış dünyayı yeniden yorumlamasının yani felsefenin, özleri günümüz düşünce sistemlerini etkileyerek ama etkilenerek de yaşayagelen metinleri, hiç bir yerde olmadığı kadar çok yaşadığımız coğrafyada üretilmiştir. Urfa Akademisi, Harran Okulu, Nusaybin Akademisi, Efes Tapınağı, hepsi bu coğrafyanın bizden önceki kuşaklarının felsefe okullarıdır. Tek başına, “aynı suda iki kere yıkanılmaz” sözünün Efes doğumlu Heraklit’ten Hegel’e taşınması; Engels’te ise “diyalektik” kavramı ile sonlanmasa da yeniden anlam kazanması, felsefenin yolculuğunun çağların ve sınırların çok ötesindeki anlamı hakkında belki bir fikir verebilir. İnsanın kendisi, doğa ve spiritizması ile düşünsel ilişkilerin bir bütünü olarak tanımlayabileceğimiz felsefenin düşünce formları biz istesek de istemesek de yaşamımıza şekil veren, inançlarımızı ve tercihlerimizi belirleyen gizli efendilerimizdir. Allahtan bu düşüncelerin ömürleri kısadır ve çabucak yok olup yerlerini yeni kalıplara bırakırlar. İnsanlık tarihi de felsefi düşünceler de su gibi akıp gider. Biz, hep taze ve duru olduğundan kuşku duymadığımız bu bilgelik sularında bedenimizi ve ruhumuzu bir kereliğine de olsa yıkarız.