Ezoterik Öğretiler Ansiklopedisi, son güncel bulgular ve gelişmeler ışığında Bilim Paradigmalarının incelenmesiyle başlamakta, 19. ve 20. yüzyılın her alandaki Determinist yaklaşımlarının günümüzün Kuantumsal anlayışını açıklamada ne denli zayıf kaldığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda günümüz bilimsel bulguları ile felsefi algılarının ancak Kuantum Bilimi ve Felsefesinin ışığı altında anlaşılmalarının ve ortak paydada buluşmalarının mümkün olabileceğini savunmaktadır. Ezoterizm nedir? Ezoterik öğretinin ilk ortaya çıkış tarihi nedir ve hangi zaman dilimindedir? İlk Tek Tanrılı inanç gerçekten, iddia edildiği gibi Yahudilik midir? Yoksa ondan binlerce, on binlerce sene önce dahi dünya insanları Tek bir Tanrının varlığına mı inanmaktaydı? İnsanoğlunun uygarlığı sadece 10 bin yıllık mıdır, yoksa çok daha öncelere mi dayanmaktadır? Ansiklopedinin yazılış amaçlarından birisi, tüm bu gerçekleri yepyeni bir bakış açısıyla okurlara sunmaktır. Bir diğer amaç ise, kısaca Tanrı-Evren-İnsan ayniyeti inancı demek olan Ezoterizmin tüm dünya insanları tarafından tanınmasını ve anlaşılmasını sağlamaktır. On binlerce yıllık olan bu inancın günümüz bilimsel bulguları ile nasıl örtüştüğünü ve bu inancın günümüzdeki savunurlarının kimler olduğunu ortaya koymaktır. Ansiklopedinin 1. Cildi tamamen, 10 bin yıl önce yaşandığının kesin olduğu Ansiklopedi içinde birçok veri ile saptanan Tufan öncesi uygarlıklara ayrılmıştır. Bu uygarlıklardan tarih sahnesinde ilk ortaya çıkanı, varlığı batı dünyasında ilk kez 19. yüzyıl sonunda İngiliz araştırmacı James Churchward tarafından duyurulan Mu Uygarlığıdır. Doğu dünyası Mu’nun varlığını binlerce seneden bu yana bilmektedir ve bir sır olarak saklamıştır. Bu perdeyi aralayan, Tibet’te gördüğü eğitim sırasında Mu dilini okumayı öğrenen Churchward olmuştur. Chruchward, kendisine gösterilen, Mu rahipleri Naacallere ait tabletleri çevirmiş ve batı dünyasında büyük ses getiren eserlerini yayınlamıştır. Bu tabletlerdeki bilgilerin ışığı altında, diğer doğu kaynakları üzerinden elde edilen bilgiler de eklenerek, Mu’nun günümüzden 70 bin yıl önce Pasifik Okyanusu’nun ortasında yer aldığı ve 10 bin yıl önceki Mu-Atlantis büyük savaşı sonucunda okyanus sularına gömüldüğü anlaşılmaktadır. Muluların inançları ve kullandıkları sembolleri, ayrı bir özenle irdelenmiştir. Bu inanç yapısının ve kullanılan sembollerin hemen hiç değişiklik göstermeden günümüzde başta Masonluk olmak üzere birçok Ezoterik Ekolde kullanılmakta olduğu ortaya konulmuştur. Bunlardan en çarpıcı olanı, hemen hemen bütün doğulu ve batılı Ezoterik okulların ortak sembollerinden birisi olan Üçgen İçinde Göz’ün, ABD dolarında da yer alıyor olmasıdır. Bu sembol, Mu Naacal Rahiplerinin sembolüdür. İncelenilen Tufan öncesi ikinci uygarlık, büyük felaket öncesinde tüm Avrupa’yı ve Asya’yı kapsamış olan Uygur Uygarlığıdır. Mu’nun en güçlü müttefiki olan Uygur İmparatorluğu toprakları İrlanda’nın en batı ucundan başlamakta, Çin’in en doğu ucuna kadar devam etmektedir. Uygurların başkentinin, bugün Orta Asya’da, Tufan sonrası çöle dönüşmüş olan Gobi’nin kumları altında olduğu belirlenmiştir. Günümüz tüm Avrupa ve Asya halklarının kökleri Uygur İmparatorluğundadır. O yüzden Uygur Arması olan Çift Başlı Kartal, tüm dünyada bu kadar yaygınlaşmıştır. Uygarlığın yeniden başlatıcıları olan tüm kavimler, Sümerler, Mısırlılar, Hintliler, Çinliler, Yunanlılar, Türkler, İranlılar hep Uygur kökenlidir. Uygurları ve ardıllarının hikâyelerini bu başlık altında ayrıntılı olarak keşfedeceksiniz. Üçüncü Tufan öncesi uygarlık, Batının binlerce yıldan beri tanıdığı Atlantis’tir. Atlantis’in nasıl ortaya çıktığı, süreç içerisinde nasıl yozlaştığı ve Osiris inancıyla nasıl Ezoterik inanca geri döndüğü, bu başlığın konularındandır. Büyük savaşın sonucunda Mu’nun Pasifik’te batması ile aynı anda Atlantis de, adını aldığı Atlantik okyanusuna gömülmüştür. Atlantis’in Güney Amerika, İskandinavya, Akdeniz, Mısır ve Anadolu’ya etkileri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Platon’un anlattığı Yunan-Atlantis savaşlarının arkasındaki gerçekler gözler önüne serilmiştir. Atlantis’in yardımına koşan bugünkü Kanarya adası sakinlerinin, Yunan mitolojisinin kahramanları olan Herkül’ün, Poseidon’un, Medusa’nın gerçekte kimler oldukları ortaya konulmuştur. İncelenen son Tufan öncesi uygarlık, Güney Amerika Kızılderili uygarlıklarıdır. Bu bölümde başta Mayalar olmak üzere İnkaların, Azteklerin ve Olmeklerin gerçek öyküleri ve Tufana bakışları ele alınmıştır. İnka öncesi Tivantisuyu uygarlığı ve Tiahuaco harabeleri gibi nasıl yapıldığı bilinmeyen şehirlerin öyküleri anlatılmıştır. Amerika’nın ismi nereden gelmektedir? Altın Kent El Dorado efsanesinin arkasında yatan gerçekler nelerdir? Tüm bu soruların ve fazlasının yanıtları Ansiklopedinin 1. Cildinde verilmektedir. Birinci cildin son konusu, bir çağı kapatan ve yeni bir çağın başlamasına neden olan Tufan felaketidir. Bazı arkeologlar Tufan’ın sadece Mezopotamya’da yaşanan küçük çaplı bir olay olduğunu savunmaktadır. Ancak tüm dünya halkları, bambaşka bir öykü anlatmaktadır. Tufanın, MÖ 10 bin yılları civarında yaşandığına dair tüm dünya halklarının yerel efsaneleri söylem birliği etmiş görünmektedir. Dünya üzerinde Tufanı efsanelerinde anlatmayan hiçbir halk yoktur. Sadece efsaneler değil, jeoloji bilimi ve hayvanların toplu yok oluşları da MÖ 10 binlerde tüm dünyayı sarsan olağanüstü bir olayın yaşandığını söylemektedirler. Buzul çağı aniden, bilinmeyen bir nedenle aynı dönemde sona ermiş, okyanus suları onlarca metre yükselmiştir. Tüm bunlar, Tufanın yaşanmış bir gerçek olduğunu ispatlamaktadır.