"Matkap"ı mikser niyetine ilk onlar kullandı. "Ütü" üstünde ilk menemeni onlar pişirdi. Kirli bulaşıkların hamam böceklerini öldürebileceğini ilk onlar keşfetti. Onlar olmasaydı 70 metre karelik eve 28 kişiyi kimse sığdıramayacaktı... Onlar hiç de küçümsenecek insanlar değillerdi. Bakmayın siz mutfak işlerinden anlamadıklarına. Onlar dünyayı değiştirmek için yaratılmışlardı. Aralarında var olan binlerce farka rağmen belediye otobüsüne bindiklerinde aynı ücreti öderlerdi. Çünkü onlar aslında aynı kaderi paylaşıyorlardı. Belki de mezun olduklarında hemen bir işe giremeyeceklerdi. Ama onlar "hayatta nasıl ayakta kalınır?" sorusunun cevabını herkesten çok daha iyi öğrenmişlerdi. Gelmiş, görmüş, tüm ruhlarıyla yaşamış ve gitmişlerdi. Yüreklerindeki ışığı dünyanın dört bir tarafına ulaştıracaklardı. Acun Ilıcalı’nın üniversite maceralarından, Tanrı Dağları’nın eteklerinde işkence gören Alperen ruhlu üniversitelinin idealistliğinden, düdüklü tencerede makarna pişiren tıp öğrencisinin dramından, başörtülü kızların eğitim mücadelesinden, merhum Turgut Özal’ın dersinde kopya çeken Emin Çölaşan’ın taktiklerine varıncaya kadar binlerce üniversitelinin ortak hikâyesi bu kitapta...