“Yaşamın ağır koşullarında nasıl oluyor da evlenebiliyor insanlar diye şaşar dururdum. Bu pahalılıkta. Bu karmaşada. Bu kargaşada. Üstelik de gençliklerini kendi başlarına yaşayabilecekleri en güzel yaşta. Ekmek derdi, su derdi gibi dertlerin azlığında ağrısız başım, kaygısız aşım diyebilecekken. Hele bir de gelir darsa. Ev kirası, elektrik, et, süt, yoğurt, gaz, bez, kız giderlerinin çok gerisinde kalıyorsa gelen para. Mangal gibi bir yürek varsıllığının ötesinde ussal bir yoksulluğun da olması gerekiyordu evlenebilmek için. Zaten öyle bir yürek de böyle bir usun yaratısı olabilirdi ancak.” Bu düşünceyle başlayan bir evliliğin gülmece kıvamında anlatılan öyküsü. Güldürücü ve düşündürücü…