Yeşim, kendisini bu aydınlık rûhaniyete yönelten iç ve dış şartları titiz bir iç gözlemle değerlendiriyor, kötülüğe bulaşarak mutlu olmaktansa, iyilikle sarmaş dolaş olup mutsuz kalmayı tercih ediyordu. İç huzurun mutluluktan bile daha derin bir değer olarak görüyordu. Kötü olunarak elde edilebilcek bir mutluluğu, mutsuz kalınarak da ulaşılabilecek bir iç huzuruna asla tercih edemiyordu. Bütün bunlardan dolayı, mutsuzluğu pahasına da olsa,kendisine iç huzuru verecek yeni yönelimler arıyor, onları doğru saptama konusunda hiçbir şeyden kaçınmıyordu. Geriye dönmeyeceğini bildiği tek şey, kalbini yıllarca içinde tutmayı başardığı o kalın duvarları yeniden inşa edebilme gücüydü. Bu güçsüzlük hissiyle sık sık Sacide'nin hüzünlü hikayesini hatırlıyor, yıllarca babasının beklemiş olan bu kızcağızın yerine artık nöbeti kendinin devralması gerektiğini düşünüyordu. Kendine ancak bu mahrumiyeti kabullenmesi durumunda huzura kavuşabileceğini telkin ediyordu. Feriha'ya özenmekten utanç duymadığı ender durumlardan biri, yüreğindeki köksüz endişe ve heveslerine kolayca ihanet edebilmesi, bu yüzden de hiçbir zaman derin acılar çekmemesiydi. Onun gibi olabilmeyi ömründe hiç bu kadar istememişti. Friha'nın ruhunda küçük sinek ısırıkları kadar bile iz bırkakmayan olaylar, ne yazık ki, kendi iç dünyasında şirpençe kadar derinlere inen korkunç yaralar bırakıyordu. Gurur duygusu insanda ne kadar yüksekse, o yükseklikten düşmekle açılacak bir kalp yarasının da bir o kadar derin olacağını biliyordu. Bundan dolayı gurunun keskin kayalıklı tepelerinde gezinirken, sırf bölye bir yara açılmasın diye bir cambaz kadar dikkat gösteriyordu. Bütün bu dikkat ve itina sonucunda ise hayatın giderek daha da zorlaştığını hissediyordu.

Benzer Kitaplar