Edebiyat tarihini tarif için ‘Edebî metinlerin tarihidir’ şeklinde bir hüküm ileri sürülse bu galiba en isabetli tanımlardan biri olurdu. Çünkü böyle bir sahayı metinlerden ayrı değerlendirmek neredeyse imkânsızdır. Edebiyat tarihine konu oluşturan metinleri okuyup anlamaya çalışmak, doğru veya yanlış bazı değerlendirmelerde bulunmak bu sahaya bir temas ve yakınlaşmayı sağlar. Edebiyat tarihi bu eserlerin yorumlanıp değerlendirilmesi, analiz ve mukayesesi sayesinde adeta ruh kazanır. Metinlerin zevkine varıp gerçekten iç dünyalarına girmek ise yine eskilerin ‘şerh-i mütûn’ dedikleri çok daha ileri bir bilgiyi gerektirir. Kitapta aranan şair ve yazarın rahatça bulunabilmesi düşüncesiyle kronolojik bir sıralama yerine, bugüne kadar alışılmışın dışında alfabetik bir sıralama tercih edildi. Metinleri elden geldiğince gerçek görüntüsüyle sunma ve öğrencilerimizin yazma eserlerle olan ilişkilerini güçlendirme düşüncesiyle her metin, ait olduğu dönemin yazı ve imla karakterlerine mümkün olduğu kadar yakın bir yazma veya matbu eserden aynen aktarıldı. Yazma eserlerin tıpkıbasım halinde verilmesinin bir diğer amacı da okuyucunun eski kültürümüzün yazıya akseden Nesih, Rika, Talik gibi çeşitleriyle temasını sğlamaktı. Yazma metinler üzerindeki sayfa lekesinden kütüphane damgasına yahut derkenar notlarına kadar, mikrofilmlerdeki her şey orijinali nasılsa o şekilde muhafaza edilmeye çalışıldı.