TÖRE ve TERÖR SARMALINDA - 2 ARKADAŞLARIM ve BEN Annemin; ev işine, ırgatlık tarlasına, çeşit çeşit işlere, hatta ara sıra şehre alışverişe gittiğinde yalnız kalışım bence hiç sorun değildi, ben alışmıştım yalnızlığa. Ama annemin varlığı, büyüklüğü içime öyle bir işlemiş, sırtımı yasladığım bir kaya gibi dimdik dururken, her koşulda beni gözler gözetir içimi ısıtırdı. Annem çalışmak zorundaydı, ben de küçük bir özveride bulunmakla, halimden şikayetçi olmaksızın, bir şey beklemeden, istemeden, aile yaşamına bir çeşit katkıda bulunduğumu sanırdım. Yok yok pek de yalnız sayılmazdım! Öyle başıboş bir çocuk hiç değildim. Beni, gittiğim her yeri, konuştuğum her şeyi arkadaşlarımı, oyunlarımı bir bir izleyen bir Gülbahar abla vardı, köydeki komşumuz! Öz bir abladan da öte, canımız, ciğerimiz! Ben ona emanettim, o benim her saatimi hatta her saniyemi "radar" denen alet gibi her zaman, her yerde, kollar, gözetirdi, çaktırmadan. Adeta anaç bir gurkun civcivlerini izlediği gibi...