Çok saşkın ve mutluydum. Yaptığım resimler o kadar saçma geliyordu ki bana, üzerlerinde düşünmüyordum bile. Ama demek gerçeğine biraz da olsa benziyorlardı, Rüzgâr kendini tanımıştı. Hem o anladığına göre babam da anlamış olmalıydı. Sanırım bu kez de babama karşı rezil olmuştum. Şimdi onun yüzüne nasıl bakacağım, diye düşünürken Rüzgâr, ağaçtan iki sulu, yemyeşil elma kopardı. Elmaları neşeyle ısırdık. Hayatın o buruk ama tatlı, şekerli ama ekşi tadının dilimdeki etkisiyle neşeyle ürperdim. Dişim elmanın kabuğunu delmiş, bembeyaz özüne ulaşmıştı. Çekirdeklerine yetiştiğim zaman da bana aynı mutluluğu yaşatan insanlar olmasını diledim çevremde ya da zihnimde.