Nefret ve kötülük bulaşıcı bir hastalık gibi her yere yayıldığında insan ile doğa arasındaki uyum tekrar nasıl sağlanır? Birbirinden ayrı şehirlerde yaşayan, aynı dili bile konuşamayan Maria ve Clara’nın ortak noktası, elflerin dünyasıyla temas halinde olmalarıdır. Maria doğayla iletişim kurar, hayvanlarla konuşup ağaçların şarkısını dinlerken Clara ilk kez dokunduğu piyanonun siyah beyaz tuşlarıyla herkesi büyüler. Kötülüğün güçleri dünyadaki yaşamı tehdit edip felaketin habercisi olduklarında, dünyadaki uyumun yeniden kurulması için uğraşan güçlerle mutlak bir kaosa sürüklenmesini isteyenler arasındaki savaşta, sisler içinden gelen elflerle toprağa bağlı köylülerin tek umudu bu küçük kızlar olacaktır. Yitip giden uyumun yeniden kurulması, ancak doğanın ve sanatın güçleriyle bir araya gelinirse mümkün olabilecektir. Barbery, doğayla uyumlu yaşamanın, onu dinlemenin, onunla bütünleşmenin bütün canlılar için vazgeçilmezliğini, fantastik bir evrenin pastoral fonunda, şiirsel bir dille anlatıyor. “Bu ateşli ve özel roman şiirsel bir hayal gücünün yadsınamaz kanıtı.” Kirkus Reviews “Bu roman dünya ve aklın arasındaki sınırları yıkan iki gücün; kadınların ve sanatın ibretlik hikâyesini anlatıyor.” The New Yorker