Eleştirel eğitim hareketi en temelde kapitalist sistemin eksikliklerini gidermeye dönük bir reform hareketi değil, mülkiyet ilişkilerinin dönüştürüldüğü, sosyal refahın eşit bir biçimde dağıtıldığı toplum projesine götürecek radikal bir özgürleşme hareketidir. Okullarda üretilen bilginin nesnel ve tarafsız olmadığı, toplumdaki iktidar ilişkilerini gizleyerek egemen ideolojiyi pekiştidrdiği kabulünden yola çıkar. Baskı ve boyun eğdirmeye dayalı iktidar ilişkilerinin ve egemen bilgi, bilme biçimlerinin dönüştürülerek okulların eleştirel bilginin üretildiği ve toplumsal gerçekliğin anlaşılmasını sağlayarak eleştirel bilincin geliştirildiği özgürleştirme alanı haline getirilmesinin mümkün olduğunu varsayar. Düşünce ve eylemin birliğini içeren praksis kavramına vurgu yaparak teori ve pratik eylem ayrımını ortadan kalkması gerektiğini savunur. Eleştirel pedagojik bir yaklaşımla böylesi bir öngörü klasik eğitim anlayışının yöntemleri ile değil öğretmenlerin ve öğrenenlerin aynı zamanda öğrendiği ve öğrettiği, bilgiyi birlikte araştırdıkları diyalogcu bir eğitim süreci ile başarılabilir. Diyalogcu öğretim sürecinde öğreten ve öğrenen arasındaki hiyerarşik ilişki ortadan kalkar, öğrenciler öğrenme sürecinin nesnesi olmaktan çıkarak özne haline gelirler ve bunun sonucunda öğrenme bir özgürleşme pratiğine dönüşür.

Benzer Kitaplar