Kökleri insanlık tarihi kadar eskiye dayandırılan din,geçmişten beri hem bireyler hem de toplumlar üzerinde önemli etkilere sahi olmuştur. Dinin bu etkileme gücü, tarih boyunca gerek toplumları gerekse de toplumlar arası ilişkileri şekillendirmiştir. Dinin etkisiyle şekillenen toplumlar, birleştirici noktalarda buluşabildikleri gibi ayrıştırıcı noktalarda da buluşabilmişlerdir. Yani aynı dine mensup toplumlar, dinin birleştirici rolü etrafında kenetlenebilirken farklı dine mensup toplumlara karşı aralarına ayrıştırıcı veya ötekileştirici bir sınır koyabilmişlerdir. Bu durum, dinin birleştirici olduğu kadar ayrıştırıcı bir özelliğe de sahip olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Tarihte, dinin toplumlar üzerinde birleştirici ve şekillendirici bir rolü olduğunu kavrayanlar bu durumu, iktidarlıklarını sürdürmek veya çıkarlarını korumak için kötüye kullanabilmiştir. Dinin çıkar grupları tarafından kötüye kullanılması ise, çoğu zaman beraberinde şiddet kullanımını da getirmiştir. Böylelikle, uzun bir süredir üzerinde tartışılan bir soru ortaya çıkmıştır: “Din, şiddete neden olur mu?” Her dönem üzerinde durulan bir soru olmasına rağmen 20. Yüzyılda bu soru pek dikkate alınmamıştır.Fakat, 21. Yüzyılın ilk yıllarında, 11 Eylül saldırılarının olmasıyla beraber,bu soru tekrar gündeme gelmiştir. Din ve şiddet arasında nasıl bir ilişki olduğu sorunsalının tekrar gündeme gelmesinde şüphesiz El Kaide terör örgütünün rolü çok büyük olmuştur.