Türkiye'de Anayasa deneyimi bir yüzyılı aşmış olmasına rağmen, henüz bireylerin taraf olduğu bir Anayasa tam anlamıyla gerçekleştirilebilmiş değildir. Hatta, Gülhane Hattı (1839) ve Islahat Fermanı (1856) düşünüldüğünde neredeyse iki yüzyıla varan Anayasa deneyimimiz önce padişahın yetkilerinin sınırlandırılmasına ve devletin tanımlanmasına yönelik ve bireylerden taraf bir hareket olarak başlamış iken; nihayet 1982 Anayasası ile bireye karşı devleti korumayı esas alan bir yöne dönmüştür.