Okuma alışkanlığı, en büyük eksiklerimizden biri. Türk insanının okumayla başı hoş değil. Kitap, gazete, dergi vs. bilgi ve kültür taşıyıcısı entelektüel ürünlere yaşamında gereği kadar yer vermiyor ülke insanı. Bir cümleyle, her şeye yer var da milletimizin yaşamında; okumaya, kitaba, bilgiye yer yok. Oysa modern, gelişmiş vs. sıfatlarla anarak peşinden koştuğumuz dünyada bambaşka bir tablo var bu bağlamda. Kütüphanecilik biliminin teorisyenlerinden Jesse Shera, bireylerin geleneksel ihtiyaçları olarak bilinen “hava”, “su”, “yiyecek” ve “barınma”nın yanına, beşinci olarak “bilgi”yi, hem de kırk yıl önce eklemişken, bugün bile bu noktada durumumuz iç açıcı değil. Ne kadim bilgi kaynağı kitapla ilişkilerimiz bağlamında, ne de bilgi kaynaklarının hizmete sunulduğu kütüphanelere değer verme noktasında yüksek sesle olumlu ifadeler dile getirebiliyoruz. Yıllık olarak yayımlanan kitap sayılarından okuma alışkanlığı oranlarına, okul kütüphanelerinden halk kütüphanelerine kadar geniş bir yelpazede küçük bir karşılaştırma yapmak, bu konularda gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkın ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermeye yetiyor. Kısacası, Shera’nın beşinci sırada temel gereksinim olarak saydığı “bilgi”nin hatırı sayılmadığı gibi; kitap ve kütüphane de, ekmek ve su gibi aziz bulunmuyor ülkemizde.