Kitle kültürü üzerine incelemeler, çağdaş toplumu anlama çabalarında önemli bir yer tutuyor. Siyasi ideolojilerin doğrudan ya da dolaylı bir biçimde vücut buldukları alan olan gündelik hayatın içinde eğlencenin, televizyonun, müziğin, çizgi romanın, pembe dizilerin, reklamların neyi nasıl temsil ettikleri, ne gibi bir işleve sahip oldukları uzun zamandır tartışılıyor. Bu tartışmada kabaca iki taraf olduğu söylenebilir: Bir yanda kitle kültürünü “popüler” olduğu için özgürleştirici bir nüvenin taşıyıcısı kabul edenler; öte yanda kitle kültürünü toplu denetim tekniklerinin bir biçimi kabul ederek gerçek bir muhalefet ve olumsuzlama imkânını “yüksek sanat”ta görenler.