1970’lerin kalkınma paradigmasının Eğitim Maliyesi yerine, neo-liberal dönemin Eğitim Finansmanı kavrayışının geçmesinin, 1980 sonrası Türkiye’nin dönüşümü ile yakından ilişkisi vardır. Bu yönelim, eğitim ekonomisi alanındaki ana akım ve eleştirel tartışmalar kadar, eğitim pratiğinde de ciddi bir karşılık bulmaktaydı. Zira 1990’lara gelindiğinde, eğitim alanı salt kamu bütçeleri ile fonlanmıyordu; kamu finansmanı ağırlığını sürdürse de, giderek artan düzeyde dış krediler, hibeler, okulda yaratılan gelirler, halk katkıları, kampanyalar ve benzeri finansman yolları da sıklıkla deneniyordu. Özel okullar, vakıf üniversiteleri, dershaneler, rekabetçi eğitimin eşitsizlik yaratan kurumları olarak büyümekteydiler. Bu süreçte eğitim, gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesi hedefi ile özel finansmana açılmış, eğitim, doğrudan eğitimle ilgili ya da dolaylı kullanılan tüm metaların dolaştığı pazarlara dönüşmüştür. Okulu bir işletme olarak görme ve eğitim alanını piyasaya açma, yönetişimin piyasa dostu devlet inşasının açığa çıkardığı bir olgu olmuştur. Ancak okulların, kentin o bölgesinin sınıfsal niteliğine bağlı gelir yaratma uygulamaları, okullar arası eşitsizliklerin artmasına, diğer bir deyişle okullar arası kutuplaşmanın derinleşmesine yol açmıştır. Bu sürecin kapitalist ülkelerde neo-liberal dönüşümün bir parçası olduğu, sosyal bilimlerin eleştirel yorumları ve karşı çıkışın örüldüğü eğitim pratiğinin gerilimi içinde anlaşılmıştır. Kitap, 1980 sonrası, kamusal alanın ve özelde ise eğitim alanının dönüşümünün eğitim finansmanı bilgi ve pratiğindeki izdüşümleri üzerine yoğunlaşmıştır. Çalışmada, eğitim finansmanının anaakım bilgisinin yanı sıra, bu bilgiye ve eğitimsel gerçekliğin bu biçimde anlaşılmasına-anlatılmasına itirazı olan eleştirel eğitim tartışmalarına da yer verilmiştir.

Benzer Kitaplar