Eski çağlarda “dünyanın merkezi” sayılan, Akdeniz’in bir parçası ve yarı kapalı bir deniz olan Ege Denizi, bünyesinde barındırdığı adalarla birlikte, aynı zamanda Asya ve Avrupa olmak üzere iki kıtayı da birleştirmektedir. Kendine özgü özellikleriyle, dünyadaki denizler arasında özel bir öneme sahip olan Ege Denizi ve doğu ile batı dünyası arasındaki ticaret yollarının bağlantısı durumunda olan Ege Adaları, tarih boyunca egemenlik mücadelelerine sahne olmuş ancak bu denizin her iki yakasına da sahip olan Roma ve Osmanlı İmparatorlukları zamanında istikrarlı dönemlerini yaşamıştır. Ege Denizi bugün, Türkiye ve Yunanistan olmak üzere iki devletin topraklarıyla çevrili olup, boğazlar yoluyla bağlantılı olduğu Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler için de önem taşımaktadır. Ege Adaları, sanki ipi kopup dağılmış inci bir kolyenin taneleri gibi Ege Denizi üzerine rastgele serpilmiş kara parçaları şeklindedir. Bunların bir kısmı yanı başımızda yani Türkiye ana karasının çok yakınında olup, Anadolu’nun batı kıyılarını kuzeyden güneye bir dizi hâlinde kapatmaktadır. Gerek Yunanistan’a ait olanlar ve gerekse bize ait olup Yunanistan’la sorun hâline gelen bu adaların bir kısmı, çıplak gözle görülebilecek şekilde görüş mesafesi içerisindedir. İkisi hariç, adaların tamamını ele geçiren Yunanistan, sonrasında Ege’yi bir Yunan denizi hâline getirmeyi amaç edinmiş ve söz konusu adalar, Anadolu’yu tehdit eder duruma gelmiştir. Ege Denizi, ülkemizin batıya açılan kapısıdır. Bu kapıyı açık tutmak için devletimizin gerekli duyarlılığı göstermesi gerekmektedir.

Benzer Kitaplar