“Saat kavgayı direniş geçiyordu!” Distopya ve ütopya mefhumları birbirinin zıttında siper almış iki cephedir. Türk edebiyatında üstünde fazla durulmamasına rağmen dünya edebiyatında ayrı ayrı epey işlenmiş ve olgun numuneler de vermeyi başarabilmiştir. Fakat aynı kitapta hem ütopyanın hem distopyanın müstakil olarak işlendiği bir diyalektik kitap husule getirilmemiştir. Bu kitap distopya ve ütopya arasındaki gerilimin yarattığı çatışma içerisinde ikisini aynı hikâyede buluşturan bir kitap olma hususiyeti taşımaktadır. Bu yeni usulün farklılığını izah için “dütopya” ismini kullandım. Distopya ve ütopya şahsi itibarda izafi iki mefhumdur. Bir fikrin cennetini yaşadığı ütopyası, bunların karşısındaki fikirlerin distopyasında ızdırap çektiği cehennemidir. Hakeza diğerlerinin yarattığı ütopya da öbürlerinin distopyası olacaktır. Bunun matematiğinde aslında iki ütopya ve yine iki distopya var demektir. Yine kitap bunların arasındaki gerilimi ele almış ve ütopyaların statik durumunu yıkarak, dinamik zemine oturtmuştur. Sürekli bir adım ileriye taşıyarak, düşüncelerin kendi yeni ütopyasına doğru ilerlediği fikri üzerinde şekillenmiştir. Ütopya sürekli yeni ütopyalarını oluşturmaktadır. Kitabın draması da buna muhalif bir başka ütopyanın oluşmasıyla cereyan etmektedir. Çünkü kiminin ütopyası kiminin distopyasıdır. Kitaptaki kavgada işte böyle başlamaktadır!