Eski bir efsaneye göre, Ebedi Gelin, Üzengili Dağları’nda kayıplara karışan sevgilisini yüzyıllardır arayıp durmaktadır; sınır tanımayan insan kötülüğü onu elinden almıştır. Ebedi Gelin’in ağıdı, yüzyıllar sonra bile, kaderin bir araya getirdiği insanların karanlık trajedisine karışır. Sarp dağların yorgun yırtıcısı Jaabars, piyasa ekonomisinin ağırlığı altında ezilen dışlanmış Arsen Samançin, paraya önem vermeyen zengin avcılar, güzel bakışlı Eles, hırslarına yenik düşen yoksul köylüler… Hepsinin kaderi bir dağ başında birleşecektir. “İşte onlar yan yana, üzengi üzengiye gidiyor ve gözleri önünde daha önce hiç görmedikleri bir dünya açılıyormuş. Bu tür anların sonsuza dek sürmemesi ne kötü… Damat hızla giderken onu kucaklamış ve kız da ona sokulmuş. Onu öpmüş ve onlar yine, yine öpüşmüşler. Atlar koşmuş, onlar da sonsuza kadar birleştiklerini bilmiş, hissetmişler. ‘Seni seviyorum! Sen benimsin,’ diye bağırmış damat. ‘Ben her zaman seninim,’ diye cevap vermiş gelin.”